Antalya’da 2006-2015 yılları arasında 2 bin 31 orman yangınında 23 bin 93 hektar orman alanının zarar gördüğünü kaydeden Eroğlu, aynı dönemde ayrıca, “madencilik, ulaşım, turizm, baraj, çöp depolama, enerji” ve benzeri konularda da 16 bin 233 hektar orman alanında tahsis yapıldığını bildirdi. Eroğlu “Bu yangınların çıkış sebepleri yıldırım, kasıt, kaza, dikkatsizlik ve ihmalden meydana gelmiştir. Failleri tespit edilenler hakkında hukuk ve ceza mahkemelerinde davalar açılmıştır” dedi.
“ANTALYA’NIN DAHA FAZLA ORMAN VARLIĞINI KAYBETMEYE TAHAMMÜLÜ YOKTUR”
Bakan Eroğlu’nun yanıtını değerlendiren Budak, “Sayın Bakan’ın verdiği rakamlara göre Antalya’da, orman varlığının yaklaşık yüzde 3’ü yangınlarla ve taş ocağı gibi tahsislerle tahrip olmuştur. Antalya’nın tarım ve turizm kenti olarak geleceğe taşınması gerekliliği açıktır. Türkiye’nin uzun vadeli çıkarı bunu gerektiriyor. Ancak AKP hükümetleri döneminde, ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değil’ kararlarıyla, yapılan tahsislerle ormanlar, su kaynaklarında ağır tahribatlar ortaya çıktı. Düşük katma değerli taş ocakları için Toroslar savaştan çıkmış gibi bir hale geldi. Bir de bunun üzerine yangınlar ve kontrolsüz şekilde ormanlara dökülen zehirli atıklar eklenince tahribat büyüdü. Kontrolsüz ve hukuksuz dökülen atıkları gündeme getirdiğimizde, sorumlu makamlarda oturanların yetki arayışına girmesi Antalya için vahim bir durumdur. Ülke ekonomisine tarım ve turizm yoluyla milyarlarca dolar katkı sağlayan Antalya’nın daha fazla orman varlığını kaybetmeye tahammülü yoktur. Büyük Atatürk’ün ‘Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel şehridir’ dediği cennet Antalya’nın güzelliğinin korunabilmesi için ‘Görmedim, duymadım, bilmiyorum’ diyerek, sorumluluklarını örtmeye çalışan zihniyetten bir an önce kurtulması gerekiyor” dedi.
“ANTALYA’NIN DAHA FAZLA ORMAN VARLIĞINI KAYBETMEYE TAHAMMÜLÜ YOKTUR”
Bakan Eroğlu’nun yanıtını değerlendiren Budak, “Sayın Bakan’ın verdiği rakamlara göre Antalya’da, orman varlığının yaklaşık yüzde 3’ü yangınlarla ve taş ocağı gibi tahsislerle tahrip olmuştur. Antalya’nın tarım ve turizm kenti olarak geleceğe taşınması gerekliliği açıktır. Türkiye’nin uzun vadeli çıkarı bunu gerektiriyor. Ancak AKP hükümetleri döneminde, ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değil’ kararlarıyla, yapılan tahsislerle ormanlar, su kaynaklarında ağır tahribatlar ortaya çıktı. Düşük katma değerli taş ocakları için Toroslar savaştan çıkmış gibi bir hale geldi. Bir de bunun üzerine yangınlar ve kontrolsüz şekilde ormanlara dökülen zehirli atıklar eklenince tahribat büyüdü. Kontrolsüz ve hukuksuz dökülen atıkları gündeme getirdiğimizde, sorumlu makamlarda oturanların yetki arayışına girmesi Antalya için vahim bir durumdur. Ülke ekonomisine tarım ve turizm yoluyla milyarlarca dolar katkı sağlayan Antalya’nın daha fazla orman varlığını kaybetmeye tahammülü yoktur. Büyük Atatürk’ün ‘Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel şehridir’ dediği cennet Antalya’nın güzelliğinin korunabilmesi için ‘Görmedim, duymadım, bilmiyorum’ diyerek, sorumluluklarını örtmeye çalışan zihniyetten bir an önce kurtulması gerekiyor” dedi.
Son Güncelleme: 11.11.2016 23:59